Günün birinde torunlarınıza Prey’i anlatmaya kalkarsanız, işinizin pek kolay olduğunu söyleyemem. Oyun ilk duyurulduğundan bugünlere gelene dek bazı siyasilerimizden daha fazla badireler atlatmış, kan-ter-gözyaşı üçgeninde debelenip durmuş, neticede geride kalan 21 yılda sadece bir defa baş verebilmiş bir fikri mülk.
Bethesda’nın Human Head Studios’un çıkarttığı işi beğenmeyip Prey 2’yi iptal etmesinin ardından yeni Prey her açıdan umulmadık bir oyun olarak karşımıza çıktı. Bu defa Dishonored serisinin yapımcısı Arkane Studios direksiyonda ve bu etki o kadar bariz ki yeni oynanış videosu bize gösterildiğinde kendi aramızda “kaplamaları Dishonored 2’den convert etmişler” esprileri yaptık.
Öte yandan Prey eski oyunun aksiyon ağırlıklı oynanışını takip etmeyecek gibi gözüküyor, oyunda daha fazla serbestlik ve keşif oyunu mantığı hâkim.
İstasyon dışında geçen bölümler ise fena halde Adr1ft’i andırmakta ama oyunun en ilginç yönü bu değil. Bir defa düşmanlarımız çevrelerinde bulunan nesneleri taklit edebiliyorlar ama biz de bundan geri kalmıyoruz, şekil değiştirebiliyor ve ortamda (Tost ekmeği bulursanız ufak bir I Am Bread deneyimi yaşayabilirsiniz.) kendimizi gizleyebiliyoruz.
Bardak, damacana, sebil, ne bulursanız artık. Ayrıca Gloo Cannon adında, yaratıkların üzerine anında sertleşen bir tür yapıştırıcı püskürten yeni bir de silahımız var ki kullanmayı merakla bekliyoruz. Neticede Prey halen bilinmezlerle dolu ama Arkane Studios’un bu işi becerebileceğine inancımız elbette tam.